Dünya nüfusunun 1 milyara ulaşması yüzbinlerce yıl sürmüştür. Ancak daha sonraki yıllarda, yaklaşık 200 yıl içinde yedi kat artmıştır. 2011’de 7 milyara ulaşan dünya nüfusu, 2021’de neredeyse 7,9 milyara ulaşmıştır. Bu durumda, nüfusun 2030’da yaklaşık 8,5 milyara, 2050’de 9,7 milyara ve 2100’de 10,9 milyara ulaşması bekleniyor. Bu çarpıcı büyüme, büyük ölçüde üreme çağına kadar hayatta kalan insan sayısının artmasından kaynaklanmakta ve buna doğurganlık oranlarındaki büyük değişiklikler, artan kentleşme ve hızlanan göç hareketleri eşlik etmektedir.

Yakın geçmişte doğurganlık oranında ve yaşam beklentisinde çok büyük değişiklikler yaşanmıştır. 1970’lerin başında her bir kadının ortalama 4,5 çocuğu varken, 2015 yılına gelindiğinde dünyadaki toplam doğurganlık kadın başına 2,5 çocuğun altına düşmüştür. Bununla birlikte, ortalama küresel yaşam süresi 1990’ların başında 64,6 yaştan 2019’da 72,6 yaşa yükselmiştir. Ayrıca dünyada yüksek düzeyde ve hızlı bir şekilde kentleşme ve göç hareketliliği görülmektedir. 2007 yılında ilk kez, kentsel alanlarda yaşayan nüfus sayısı kırsal alanlarda yaşayanlardan daha fazla olmuştur ve 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 66’sının şehirlerde yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu eğilimlerin devam etmesi sonucunda, gelecek nesiller için geniş kapsamlı olumsuz etkilerin oluşması kaçınılmazdır.

Refah düzeyinin düşmesi, istihdam oranı ve sosyal güvenliğin azalması, yoksulluğun artması ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, sağlık, eğitime, barınmaya, su, gıda ve enerji gibi hizmetlere erişimin sağlanamaması gibi faktörler bu etkilerin sosyal boyutu olarak sıralanabilmektedir.  Aynı zamanda, çevresel boyutta doğal kaynakların zarar görmesi ve tükenmesi, kültürel ve doğal varlıkların yok olması da nüfus artışının olumsuz etkileri arasında yer almaktadır. Dünyadaki kaynaklar kıttır ve yaşadığımız gezegende besleyebileceğimizden daha fazla insan gezegenimize zarar verecektir. Nüfusun aşırı bir şekilde artışı doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı ve aynı zamanda, insanlar arasındaki adaletsizliği ve eşitsizliği artırmaktadır.

Bireylerin ihtiyaçlarını daha sürdürülebilir bir şekilde ele almak için nüfus projeksiyonunun doğru bir şekilde ele alınması ve nüfus artışının etkilerini azaltmak için önemli stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

Dünya Nüfus Günü, her yıl 11 Temmuz’da kutlanan, aile planlamasının önemi, cinsiyet eşitliği, yoksulluğu, anne sağlığı ve insan hakları gibi çeşitli nüfus konularında insanların farkındalığını artırmayı amaçlayan bir etkinliktir. Etkinlik 1989 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Yönetim Konseyi tarafından düzenlenmiş ve dünya nüfusunun yaklaşık olarak beş milyar kişiye ulaştığı 11 Temmuz 1987 tarihli Beş Milyar Günü’ne duyulan ilgiden esinlenilmiştir.

Detaylı bilgi için tıklayınız.